Geçen günlerde SARS-CoV-2 virüsünün Çin’de Wuhan’da bir laboratuvardan çıkmış olabileceği konusunda bir çok haber paylaşıldı. DSÖ bu yıl başından beri Çin’de bu konuda araştırmalar yapıyor. Nature dergisi bu konuda düşünceleri paylaştığı bir makale yayınladı.
Makalede, özetle, bir çok bilim adamının virüsün doğal kaynağının olduğunu düşündüğü, ama henüz laboratuvardan çıkmış olabileceği teorisinin tamamen çürütülmediği yazılıyor. Mayıs ayı sonunda ABD başkanı Biden’ın da ülke istihbaratına bu konuda çalışma direktifini verdiğini de ekliyor.
Joseph Biden 90 gün içinde bir raporun yazılmasını isterken, ABD önemli gazetelerinden Wall Street Journal’da geçen hafta çıkan Kasım 2019’da Wuhan Viroloji Enstitüsü’nde çalışan üç araştırmacının COVİD benzeri şikayetlerle hastaneye yatırıldığı ve bu laboratuvarın pandeminin kaynağı olabileceği haberi de bu konudaki düşünceleri körüklüyor. Gazete ABD yetkililerinin farklı fikirleri olduğunu vurgularken, Çin Wuhan ‘daki hastalanan laboratuar çalışanlarının virüs testlerinin negatif çıktığının bildirildiğini de eklemiş. ABD başkanının sağlık danışmanı Dr. Anthony Fauci geçen hafta laboratuvardan, bu çalışanların hastane raporlarını istediği de bildiriliyor.
Konunun ülkeler arası politika savaşlarına meze olabileceği şu günlerde Nature dergisi farklı görüşleri masaya yatırmış. Dergiye göre laboratuar hipotezinin gündemde olmasının ardında, hala, virüsün kaynağının saptanamamış olması var. Saptanmamış olsa da, doğal kaynak için en büyük aday yarasalar. Yarasalar bir çok coronavirüs türünü taşıyorlar.SARS-CoV-2’nin geni, RATG13 denen ve bazı yarasa türlerinde bulunan coronavirüs geninin %96’sı ile aynı. Ayrıca bundan önce tarihte, laboratuar kaynaklı pandemi hiç yaşanmadı. 2004’te Çin’de Pekin’de bir viroloji laboraturında iki araştırmacının SARS ile enfekte olup, bunu 7 farklı kişiye bulaştırmaları ise elimizdeki en yakın örnek.
Laboratuardan virüsün kaçması, veya çıkması çok zordur, ama, imkansız değildir. Bunu düşünenlerin en kuvvetli argümanı, salgının başından 1.5 yıl geçmesine rağmen, hala bir hayvanda benzerinin bulunamamasıdır. Diğer argüman ise, pandeminin başladığı Wuhan’daki laboratuarın ülkedeki en önemli laboratuar olması ve salgının ona yakın yerlerden başlamasıdır. Virüsün laboratuardan çıktığını savunanların diğer bir savunması da, virüsün genetik yapısının çok farklı olması ve insanların arasında bu kadar hızlı yayılabilmesinin, bu amaçla yaratıldığını düşündürüyor oluşudur.
Bunun karşısındaki bilim adamlarına göre; kaynak hayvanın bulunamaması normaldir. Çünkü bu kaynağı bulmak bazen uzun sürebilmektedir. Örneğin, SARS salgınının kaynağını bulmak 14 yıl sürmüştür. Ebola virüs kaynağı hala bulunamamıştır. Henüz bilimsel bir dergide yayınlanmamış bir bildiriye göre ise Çin’de Rhinolophus denen bir tip yarasalarda bulunan Sarbecovirüs, yapısı ve Çin’de yayılımı itibarıyla SARS-CoV-2 ile 40 sene önceden aynı orijinal atayı paylaşmaktadır. Bu virüs RATG13’e göre COVİD virüsüne çok daha yakındır. SARS-CoV-2’nin direkt olarak babası, kaynağı henüz bulunamamış olmakla beraber bu virüsün çok benzediği görülmektedir.
Wuhan’daki laboratuar dünyadaki her viroloji laboratuarı gibi, o bölgedeki virüsleri çalışmaktadır. Salgın çıktığında o bölgedeki Wuhan laboratuarının da SARS-CoV-2 ile çalışmaları çok doğaldır. Wuhan 11 milyonluk büyük bir şehir olduğu ve yayıldığı geniş alanda corona virüsler çok sıklıkla bulunduğu için, virüsün bu şehirde laboratuar civarında yayılması da beklenmelidir.
Virüsün insan eli ile yaratılması olasılığını ilk araştıran araştırmacılardan, ABD Scripps Laboratuarlarından Kristian Andersen’e göre virüste genetik manipülasyon izi yoktur. Karşı görüşteki uzmanlar, insan hücrelerine girmeyi sağlayan, sivri protein üzerindeki bir yapının, diğer corona virüslerde olmadığı için bunun insan eliyle yaratıldığını savunmaktadırlar. Ama Nature dergisine göre bu yapı, soğuk algınlığı gibi basit enfeksiyon yapan bir çok corona virüste bulunmaktadır. SARS-CoV-2 virüsüne yapı olarak daha az benzeyen, daha uzak olan diğer corona virüslerde görülen bu yapının, yıllar ve yüzyıllar içinde evrimleşmenin etkisi ile geliebileceği ileri sürülmektedir.
Son olarak da, California Institute of Technology’den Nobel ödüllü Prof. David Baltimore’a göre virüsler genetik yapılarında, insanlar gibi Arginine kodu taşımazlar. Ama SARS-CoV-2 de bulunması, bunun insan eli ile yaratıldığının bir işaretidir. Kristian Andersen’e göre ise, Dr. Baltimore yorumunda haklı değildir. Nature dergisinin bildirdiğine göre Prof. Baltimore dergiye gönderdiği mektupta hatalı olabileceğini kabul etmiş, ancak her türlü olasılığın değerlendirilmesini istediği için bu yorumu yaptığını yazmıştır.
Laboratuar kaynaklı olduğunu savunanların son argümanı olan çok kuvvetli yayılabilmesi sebebiyle, suni bir virüs olmasını ise, uzmanlar kabul etmiyorlar. Özellikle yeni varyantlar ortay çıktıktan sonra yayılımın daha artmasını bunun en önemli delili olarak görüyorlar.
Son bir argüman ise önceleri Çin’de bir madende virüsün bulunup laboratuarda saklandığı ve insanlara verildiği ile alakalıdır. 2012-2015 yılları arasında Wuhan laboratuarı bir madende hastalanan madenciler nedeniyle orada yuvalanan yarasaları incelemiş. COVİD benzeri şikayetleri olan madencilerden alınan kanlarda COVİD antikorları bulunmadığı geçen sene bildirilmiş. Madencilerin hastalığının COVİD olmadığı teşhisi böylece konmuş. Ayrıca araştırmacılar madendeki yarasalardan aldıkları örneklerle 300 kadar farklı corona virüs incelemişler. Hiç birisinin SARS-CoV-2 olmadığını görmüşler. Bu sebeple buradan da, virüsün elde edilip, daha sonra laboratuarda çoğaltılıp veya genetik yapısının değiştirilip topluma salınmasının imkansıza yakın olduğu bildiriliyor.
Dr. Genco Yücel Ne Diyor?
Nature dergisinin yazısından anlaşılacağı üzere, uzmanların büyük çoğunluğu SARS-CoV-2’nin doğal bir başlangıcı olduğunu düşünüyorlar. Büyük olasılıkla bir yarasadan insana veya yarasadan ara bir hayvana geçip oradan insanlara geçtiğini düşünüyorlar. Ancak kesin başlangıç noktası bulunamadığı için laboratuar hipotezini de tümüyle yok saymak istemiyorlar.
Çin’den kaynaklandığı düşünülen salgının kaynağını bulmak için ve laboratuar hipotezini kanıtlamak veya yalanlamak için DSÖ gibi bağımsız global kuruluşların ve ABD gibi ülkelerin araştırmalarının sonuçlarını beklememiz gerekecektir.