Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşım bana hafif şaka yollu ne yapayım ne yiyeyim ki yaşlanmayayım diye sordu. Bunun üzerine bugün burada bu konuya eğilmek istedim. Yakın zamanda farklı faydalı diyetleri de ‘’KalpSağlığınız’’da gündeme almaya karar verdim. Ona dediğim gibi kısa cevap; bilimsel olarak şöyle yersen uzun yaşarsın veya yaşlanmazsın denecek bir diyet varlığı bugüne kadar kanıtlanamadı.
Zaman zaman burada da yazdığımız gibi, bazı farklı diyetlerin diğerlerine göre avantajları olabiliyor. Örneğin, yeni paylaştığımız bir yazıda da vurgulandığı gibi Akdeniz diyeti ağırlıklı beslenmek kalp krizinden koruduğu gibi, ölüm açısından da avantaj sağlayabiliyor.
Herhangi bir diyetin ömrü uzattığına, uzun yaşamamızı sağladığına ya da yaşlanmayı geciktirdiğine dair bir bilgimiz yok. Yine de Akdeniz diyetinin kalp krizi, inme önleme veya bazı laboratuar test anormalliklerini düzeltmesi ile bu yönde faydası olabileceğine dair düşüncelerimiz mevcut.
Yaşlanmayı geciktirmekten bahsettiğimizde hücresel düzeyde biyolojik yaşlanmayı tanımlamak gerekebilir. Yaşlanmayı tanımlarken insanoğulları da dahil farklı memelilerde binlerce araştırmada özellikle genom bozulmaları, telomer kısalması, epigenetik değişimler ve protein üretim ile yıkım arası dengesizlikler gözlemlenmiş. Bu birbiri ile bağlantılı moleküler süreçlerin ortak etkilerinin yaşlanma ve ölümden sorumlu oldukları tanımlanmış.
Diyet özellikle her insanın rahatlıkla etkileyebileceği bir değişken olduğu için yaşlanma ile ilgili yapılan onlarca araştırmada da özellikle diyetin yaşlanmaya etkisi üzerinde durulmuş. Canlılarda alınan besin varlığını algılayan çok kompleks moleküler mekanizmaların bozulmasının etkili olabileceği bulunmuş. Bu mekanizmalara etki edecek ilaç ya da besin desteklerinde yoğun araştırmalara rağmen, henüz yaşlanmayı geciktirecek o sihirli ilaç, veya sihirli diyet bulunamadı.
Genel bir diyet anlayışı değil de, farklı besinlerin farklı hastalıklara etkisi üzerinden yaklaşırsak, badem ceviz gibi yemiş yemenin kolesterol problemlerini, liften zengin beslenmenin barsak problemlerini, kabızlığı ve barsak kanserini, yağlı etten fakir ve meyve sebzeden zengin beslenmenin ise prostat, meme, ve yine barsak kanserini azalttığını biliyoruz. Yeterli protein içeren diyet almanın her yaşta yeterli kas kütlesine sahip olmayı getirdiğini ve kas gücünün de insanın genç kalmasına (!) faydalı olduğunu biliyoruz. Kalsiyumdan zengin beslenmenin, örneğin, yemiş, sütlü ürünlerden zengin diyet kullanmanın, kemik yapısını güçlendirdiği, dolayısıyla kemik erimesini ve kemik kırılmalarını önlediği de bir diğer gözlemimizdir.
Bütün bunları üst üste koyunca meyve sebzeden, sebze proteininden, deniz ürünlerinden zengin, kırmızı etten fakir, belirgin kalsiyum ihtiyacını yemişler ve süt ürünlerinden karşılayan bir diyet daha az hastalıklı yaşamamızı sağlayacak diyet gibi duruyor. Bu aslında neredeyse klasik Akdeniz diyetini tanımlıyor.
Burada söylediklerim sağlıklı diyet ile ilgili bazı bilgilerimize ters düşebilir. O yüzden doğru diye bildiğimiz bazı yanlışları da gözden geçirmek istiyorum. Öncelikle süt ürünlerinin faydasızlığı hatta zararları ile ilgili olarak benim çocukluğumdan kalma bir gözlemimle başlamalıyım. Tek kanallı televizyon zamanlarında TRT’nin Kafkasya’da 100 yaş ve üzeri insanlarla yaptığı bir programda dikkatimi çekmişti: Hemen bütün röportaj yapılanlar çok yoğurt yemekten bahsetmişlerdi. O günden beri süt ürünleri, özellikle yoğurt yemek yönünde pozitif bir ön yargım vardır. Zaman zaman söylenen özellikle yaşlıların yoğurt hazmetmek için gerekli enzimlere sahip olmadıklarıdır. Yoğurt yemenin gelişme çağındaki çocuk ve gençlerin protein gereksinimi için önemli olduğu yaşlılarda gereksiz olduğu iddiası, süt ürünlerinin kalsiyum veya D vitamini içeriği sağladığı gerçeğini göz ardı etmektedir. Bunlar kemik sağlığı için her yaş önemli maddelerdir. Özellikle ileri yaşlarda kemik kaybı ve osteoporoz ve buna bağlı kırıkları önlemede değerlidirler.
Diğer iddia da meyve yemenin, özellikle öğünlerde yemenin zararlı olduğudur. Antioksidan, vitamin içermeleri sebebi ile meyve Akdeniz diyetinin önemli bileşenidir. Kötü yaşlanmada yiyeceklerin antioksidan kapasiteleri çok önemlidir. Yemiş, sebze meyveler bu açıdan çok değerlidirler. Öğünle veya öğün dışı meyve yemek veya herhangi anti oksidan alımı çok değerlidir.
Ekmek veya yeşilliklerde bulunan şekerin zararlı olabileceği de doğru değildir. Bu yiyeceklerde şeker dışında lif ve diğer anti oksidan maddelerin olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Önemli olan miktardır. Ve rafine şeker kullanmamaya özen göstermektir. Şekerli içecekler, tatlılar, pastalardan uzak durmakta fayda vardır. Bu kompleks şekerli yiyecekler şişmanlıkla, kalp hastalıkları ile doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir. Yine yeni hazırladığımız bir yazıda da şeker kullanımının, özellikle fazla ve kompleks şeker kullanımının bir takım hastalıkları arttırdığı hatta erken ölüme sebep olabildiği gösterilmiş.
Etin yasak olduğu da yanlış bir bilgidir. Kırmızı et, ve balık, özellikle yağlı balık, proteinden, B vitamini, demirden zengindir, ve bu yüzden gereklidir. Önemli olan yiyeceğin tipi değil miktarıdır. Kırmızı et miktarı kısıtlı tutulup, beyaz ete ağırlık vermek uygun olabilir.
Ve en son şarap içimi ile ilgili şunu söylemem gerekiyor. Küçük miktarlarda şarap antioksidan etkileri nedeni ile faydalıdır. Ama miktar arttıkça alkolün zararlı etkileri faydalarını domine etmeye başlar.
Sonuçta yediklerimize dikkat ederek belki hücresel düzeyde yaşlanmayı geciktirmeyi sağlayamayabiliriz. Ama, önemli hastalıklardan uzak durma yönünde şansımızı arttırırız. Mutlaka bir diyet tavsiyesinde bulunacaksam klasik Akdeniz diyeti, kaliteli bir şekilde ömrü uzatmada, yaşlanmayı önlemede en büyük şansımız gibi duruyor.