Karantinanın, sosyal hayat ve iş yaşamı kısıtlamalarının azalmaya başladığı günümüzde, hepimiz evden dışarı çıktığımız zaman, arkadaşlarımızla, ailemizle görüştüğümüzde, sosyal bir olaya katıldığımızda, egzersiz yaptığımızda, dışarda yemeğe gittiğimizde, bunların bize riskinin ne kadar olacağı konusunda emin değiliz, korkuyoruz. Bir yandan normale dönmek istiyoruz, bir yandan da, göz göre göre hastalanmak veya sevdiklerimize hastalık bulaştırmak istemiyoruz. Bununla ilgili gerçekten elimizde fazla bilimsel veri yok. Bir kısmı laboratuar modellerine dayanan, gerçek hayatı ne kadar yansıttığı tartışılır kısıtlı veriler var.
Açık havada kapalı yerlere göre bulaşma riskinin çok daha az olduğu konusunda bir görüş birliği var. Çin’den gelen bir rapor da bu düşünceyi destekliyor. Bu araştırmada 1245 hastada, bulaşmanın hemen hep iç mekanda, özellikle evlerde olduğu gösterilmiştir. Dış mekanda, virüs bulaşması ile ilgili sadece bir olayda iki hastaya geçiş belirtilmiştir.
Bunun geçmişten gelen tecrübelerimizle örtüşen bir bilgi olduğunu söylemeliyiz. Yıllardır bildiğimiz gibi, hasta kişiden herhangi bir virüs bulaşmasında virüs yükü çok önemlidir. Yüksek doz virüsle, yani koyu yağmur bulutu gibi yüklü bir virüs bulutuyla karşılaştığınızda hastalanma riskiniz artıyor. Tek bir virüs sizi hasta etmez, bağışıklık sisteminiz tarafından kolayca yok edilir. Hastalanmak için tahminen binlerce, belki daha fazla, virüsle karşılaşmanız gerekir. Kapalı alanda hava hareketlerinin zayıf olması ve insanların nispeten daha yakın olmaları sebebiyle virüsün yüklü bir şekilde bir insandan bir insana veya mekanda havada asılı kalarak, enfekte olmayan bir insana geçme riski, daha açık rüzgarlı ortama göre daha yüksektir. Dış ortamlarda hava hareketleri ile bir virüs bulutunun aynı yoğunluğunu koruması düşük olasılıktır.
Sosyal hayatımızda dışarda olmak daha az risk taşıyacaktır, ancak bu riskin sıfır olduğu anlamına gelmez. Yakın zamanda yapılan bir çalışma konuşurken dahi, ağzımızdan çıkan damlacıkların 15 dakikaya kadar havada asılı kalabileceğini göstermiştir. Bu, açık havada dahi, özellikle bir arada olma süresi uzuyorsa, sosyalleşirken 2 metre sosyal mesafeyi korumanın emniyetli olabileceğini, ancak kapalı yerlerde sosyalleşirken, bu konuda çok dikkatli olunması gerektiğini bir kere daha vurguluyor.
Yazın ilk günlerinde denize, havuza girerken, riskin artıp artmadığını bilmiyoruz. Tuzun, klorun virüsü etkisizleştirme etkisi sebebiyle, deniz ve havuzlarda, sudan virüsün bulaşma olasılığının düşük olduğunu düşünüyoruz. Buralarda da, aslında sorun, suya girip oradan mikrop almak değil, insanlarla grup halinde olmak, sosyalleşmek, sosyal mesafeyi ihlal etmek, ve bunları yaparken mayolarımızın, deniz kıyafetlerimizin üstüne maske ya da koruyucu takmakta zorlanmamız olacaktır. İki kişi plaj havlusunun üzerinde saatlerce oturup sohbet ediyor, ya da yan yana güneşleniyorsa bu otururken yanınızdan yürüyerek geçen kişiye göre daha çok riske maruz kalmanıza sebep olacaktır. Deniz kenarında, havuzlarda da sosyal mesafeyi, yaklaşık, 2 metre mesafeyi korumaya çalışmalıyız. Koruyamıyorsak, açık havada dahi, özellikle, kalabalık yerlerde maske kullanmaya çalışmalıyız. El ve yüz hijyenine ciddi özen göstermeliyiz. Sıcak havalarla beraber virüsün etkisini kaybedeceğini düşünen çok kişi olduğu gibi, bunun aksini savunanların olduğunu da unutmamalıyız.
Dışarda spor yaparken, yürürken, koşarken, bisiklete binerken yine insanların birbiriyle olan mesafesi önem kazanmaktadır. Yürüyen, spor yapan birisiyle birkaç saniye karşı karşıya kalmanın sorun yaratması beklenmez. Ama, bir takım modellere göre koşan bir insanın arkasındaki mesafede özellikle önden rüzgâr geldiğini de düşündüğünüz zaman, daha uzun mesafelerde dahi virüs aktarımı olabileceği düşünülüyor. Bu da spor yaparken özellikle kalabalık yerlerde dikkati elden bırakmamak, başkaları için önem kazanabilecektir. Maske olmasa da bir şekilde yüzü kapamak sorumlu bir davranış olacaktır.
Lokantaya gitmek, benzer düşünceler, riskler ışığında değerlendirilmelidir. Açık havada bir lokanta, kapalı yere göre daha az risk taşıyacaktır. Yemek yerken ağzınızı örtemeyeceğiniz için, tanımadığınız insanlarla en az 2 metrelik sosyal mesafeyi korumak önemli olacaktır. Servis yapanların maske takabilir olmaları sebebiyle, onlarla kısa süreli yakınlaşmanın, özellikle açık havada, yüksek risk içermeyecektir.
Enfekte olan kişilerin çoğunda, şikayet olmaması veya şikayetlerin 1-2 haftada ortaya çıkması potansiyel olarak riski arttırmaktadır Bu yüzden bu mekanlarda uzun süreli oturup sohbet etmek, bu kişilerle uzun süreli aynı masada veya lokantada kısa mesafede olmak riskli olacaktır. Yiyeceklerin ve masa malzemelerinin, çatal, kaşık tabak ortak kullanımının da riski arttırabileceğini vurgulayalım.
Bütün bu yazdıklarımın sonunda açık havada, rüzgarda, özellikle kalabalıkların olmadığı yerlerde virüs yükünün, yoğunluğunun düşük kalması nedeniyle bulaşmanın daha zor olacağını düşündüğümü bir kere daha vurgulayayım. Ancak hepimizin kafası farklı mesajlar nedeniyle karışıyor. O yüzden, yine de, siz tedbiri elden bırakmayın. Sosyal mesafeyi koruyun, koruyamadığınız zamanlarda maske, veya yüz koruyucu kullanmaya çalışın.