Corona aşısı ilgili konular.

Dünya pandemi süresinde nefesini tutumuş Corona aşısı gelişimi ile ilgili gelişmeleri izlerken, farklı ülkelerden haberler de dikkat çekiyor. Çin Temmuz ayından bu yana kısıtlı sayıda kişiye aşı yapmaya başladı.

Eylül 12.2020

Dünya pandemi süresinde nefesini tutumuş Corona aşısı gelişimi ile ilgili gelişmeleri izlerken, farklı ülkelerden haberler de dikkat çekiyor. Çin Temmuz ayından bu yana kısıtlı sayıda kişiye aşı yapmaya başladı

Üst düzey bir sağlık yetkilisine göre, Çin hükümeti, sağlık çalışanları ve gümrük görevlileri gibi, riskli işlerde çalışanlarda aşı yapılması için yetki vermiş. Aynı yetkiliye göre salgının kontrolü için yetki daha çok kişiye de genişletilebilir.

Rusya’dan da Corona aşısı ile ilgili ümit verici bir haber geldi. Küçük bir gönüllü grubunda, uygulanan aşı antikor oluşumunu sağladı. Araştırmaya göre, aşılananlarda hastalanma olasılığının azalıp azalmadığı henüz bilinmiyor. Ayrıca her aşının geçmesi gereken onbinlerce kişide çalıştığının henüz gösterilmediğinin altını çizmek lazım. Sputnik V denilen bu aşıyı ilk olarak Ağustos ayında Vladimir Putin duyurmuştu. Diğer devlet başkanlarının yaptığı gibi, aşı başarısını vurgulayıp bunun büyük bir adım olduğunu söylemişti. Çalışmanın yayınlandığı dergide çalışmayı yorumlayan Johns Hopkins Bloomberg School of Public Health’den Naor Bar-Zeev araştırmayı pozitif yorumlarken, Başkan Putin kadar heyecanlı değil. Bu iş in bittiğini söylemek için çok erken olduğunu ve büyük çalışmalara ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Bu aşı çalışmalarının büyük Faz 3 denen kalabalık çalışmaları başarıyla sonlandırmadan güvenle kullanıma giremeyeceği vurgulanıyor. Sputnik V için de 40.000 kişilik Faz 3 çalışma planlanmış durumda. Faz 3 çalışmalarda dünyada denenen 7 adet aşı mevcut. Bu çalışmaların sonlanması aylar hatta yıllar alabilir.

Faz 3 çalışmaları yürüten ve dünyada en önde giden aşılardan olan Astra Zeneca aşısı çalışmalarının, durdurulduğu yönündeki bir haber bu çalışmalarla ilgili canımızı sıktı.

Aşı yapılan gönüllülerden birinde, açıklanmayan bir yan etkinin ortaya çıkması nedeniyle çalışmanın durdurulduğu bildirildi. AZD1222 olarak bilinen bu aşı şempanze virüsü üzerine eklenen corona virüs genlerinin hücreye verilmesi ve bununla bağışıklığın oluşturulması prensibine  dayanıyor. Kullanılan virüsler bazen kişide farklı bağışıklık cevabı yaratabiliyorlar. Bu da kişiye zararlı sonuçlara gidebiliyor. Şirketle ilgili bir kişinin ismini vermeden verdiği bilgiye göre omurilikte yaşanan bir sorun aşı çalışmasının durdurulmasının sebebi olabilir. Omurilikteki problem bacaklarda bir çeşit felce sebep olabileceği için önemli bir yan etki kabul ediliyor.

Kamuoyu kadar tıp dünyası da aşı konusunda gelişmeleri yakından izliyor. Konunun bilimsel yönünün yanında ahlaki yönüyle ilgili de görüşler sıkça paylaşılıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) aşı çalışması (WHO Solidarity Vaccines Trial) farklı ülkelerde yapılan farklı aşı çalışmalarını bir şemsiye altında toplayıp topluma daha güvenilir bir tedavi sunma peşinde. Bu grup birlikteliğine katılan uzman grubunun yayınladığı görüşlerde de aşı değerli etkinliğinin çok net olması gerekliliği vurgulanıyor.

Özellikle aşı çalışmaları planlanırken, aşının etkisinin değil değerli etkinliğinin kanıtlanmasını vurguluyorlar. Farklı aşı çalışmalarının başlangıçta birlikte yapılmasını öneriyorlar. Güvenlik, hastalıktan korunmaya bakarken, kısa süreli etkinliği takiben bunun süresinin de tayin edildikten sonra geniş kullanıma geçilmesini vurguluyorlar.

Politik, ekonomik baskılarla düşük etkinlikte aşıların kullanıma sokulmasının ciddi tehlike yaratabileceğini de bizlere hatırlatıyorlar. Yanlış ve eksik yapılan bir araştırmadan sonra sadece %10-20 etkin bir aşıya güvenerek aşılamanın yapılmasının pandemiyi daha da kötüleştireceğini düşünüyorlar.

DSÖ tavsiyelerine göre gerçek etkin aşı %30’dan fazla etki göstermeli. Hastalık riskini kısa dönemde %50 azaltmalı. Sadece kanda hücrelerin gelişimine değil, gerçek hastalanmama oranlarına bakılmalı ve bunlar sadece sağlıklı genç deneklerde yapılmamalı.

Bu yüzden WHO Solidarity Vaccines Trial, aşılar deneme aşamasına geldiğinde bir çok aşıyı beraberce 3-6 ay içinde test etmeyi öngörüyor. Bir çok aşı geliştiren kurum ortak hareket etmek için niyet gösteriyor. Bu sayede güvenli, etkin bir aşıyı hızlıca kullanıma sunmayı istiyorlar.

Ülkemizde de aşıyı merakla bekliyoruz. Ancak yakın zamanda özellikle aşı karşıtı akımların arttığı ülkemizde aşı yapılmasının ya da zorunlu aşı uygulamasının ne tip sorunlar getirebileceği de düşünülmeli. Euronews’de yeni yayınlanan bir haber bu soruna, ve sorunun hukuki tarafına eğilmiş.

Öncelikle aşının Türkiye’de uygulanabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü’nden onay alınması ve akabinde ilaç ruhsatının alınması gerekiyor. Türkiye’de salgın hastalıklar, 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda düzenleniyor, ancak günümüz koşullarına uygun olmamasıyla eleştiriliyor; zira virüs kaynaklı hastalıklar bu kanuna göre “salgın hastalık” olarak görülmüyor.Dolayısıyla, Covid-19 aşısının bulunması durumunda ise, insanlara doksan yıllık bu kanuna dayanarak aşı yapılabilmesi söz konusu olmayıp, vücut bütünlüğünü ihlal olarak görülme ve Anayasa’nın 17/2. maddesine aykırılık doğma riski var. Bununla birlikte, zorunlu aşıyı hukuki bir zorunluluk olmaktan çıkararak toplum nezdinde kabulüne yönelik çalışmalar yapılması ve özellikle dezenformasyonla mücadele edilmesi, bunun da kamu kurumları ve özel kurumların yanı sıra kanaat önderleri tarafından da yapılması vurgulanıyor.

Haberde bilim adamlarının yorumlarına göre, ‘’Bilimsel geçerliliği olan şey aynı zamanda kamusal yararı da içeriyorsa hukuk ona koruma sağlar. Kamusal yarar karşısında bireysel haklar zayıflar.’’, “Hukuki alt yapıya kavuşturularak, kanun ile düzenlenerek ve ciddi denetim mekanizmaları işletilerek girişilecek zorunlu aşı uygulamasının, meşru bir amaca hizmet ettiği ve güvenilirliği konusunda, kamu vicdanında karşılık bulması da çok önemli. Aksi durumda, yani ilgili kanuni zemine kavuşturulmadan yapılacak zorunlu aşı uygulaması, hukuka aykırı olacağı gibi; aşının zorunlu hale getirilmemesi, isteğe bağlı olması halinde ise, bu kez, yaşanan global salgın ve can kayıpları dolayısı ile, devletin Anayasal olarak sağlamakla yükümlü olduğu sağlık hakkının ihlali ve görevini yerine getirmemesi dolayısı ile, meydana gelen maddi, manevi zararı tazmin noktasında da sorumluluğuna gidilmesi söz konusu olur.”

Bu aşıda Türkiye'deki kullanıcıların sağlığını doğrudan etkileyen kronik yan etkiler doğarsa burada hesap verebilirlik mekanizması nasıl işletilecek? Kamu sağlığını ilgilendiren zorunlu aşı uygulaması, gerekli hukuki alt yapı ile uygulanır hale geldiğinde, öncelikle bu konuda araştırma ve ruhsatlandırma yetkileri bakımından, Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğuna gidilmesi ve sonrasında Bakanlığın, ilgili ilaç/aşı üreticisine, zararın tazmini noktasında rücu etmesi söz konusu olur.

Dr.Genco Yücel ne diyor ?

Corona aşısı için iyisiyle kötüsüyle haberler gelmeye devam ediyor. Ama gitgide daha çok anlyoruz ki, konu sadece bir aşının bulunması değil, onun iyi çalışılması, yan etkilerinin değerlendirilmesi, ve hukuki olası sorunlar için de altyapının hazırlanması. Yani daha çok işimiz var.

 



SORU SORUN

Soru Sor

Soru Sor formunu doldurarak sorununuzu sorun, biz yanıtlayalım…

GÖNDER

Muayene

Muayene olmak istiyorsanız,
Muayene Formunu doldurarak bize ulaşabilirsiniz.

GÖNDER